Önde gelen üç İstanbul takımından birisi olan Fenerbahçenin bir basketbol takımı olduğunu biliriz. Bilmesek bile “Kesin vardır. Hatta voleybol takımı bile vardır.” şeklinde düşünürüz. Yaşamaya çalıştığımız ülkede, futbol haricinde kalan tüm branşlar öksüz ve yetim olduğu için basketbol da bundan nasibini almıştır. Türkiye’de basketbol denilince akla; Anadolu Efes (eski Efes Pilsen), Ülker ve Eczacıbaşı ve TOFAŞ gelirdi. Bu firmalar/takımlar, üç İstanbul takımından kalan bu boşluğu reklam amaçlı dolduruyorlardı. Üç İstanbul takımının bırakmış oldukları bu boşluk, bu firmalar tarafından, reklam amaçlı olarak belli bir seviyede dolduruluyor ve ülkemizde basketbol bu şekilde devam ediyor.
Evet, bilindiği ya da tahmin edildiği üzere, Fenerbahçe Spor Kulübünün 1966-67 sezonunda beri bir basketbol takımı var fakat Fenerbahçe Basketbol Takımının, 2000’li yıllara gelene kadar Türkiyede göze çarpan bir başarısı yoktu. Türkiye Basketbol Liginde iyi kötü mücadele etmeye çalışan, zaman zaman zirveyi zorlayan, fakat futbol takımıyla kıyaslandığında tadı-tuzu olmayan bir takım hüviyetindeydi. 1966-67 sezonunda başlayan Türkiye Basketbol Liginde, 2006-07 sezonuna gelinceye kadar Fenerbahçe Basketbol Takımının sadece bir şampiyonluğu vardı. (1990-91 sezonunda.) Yukarıda da belirtmiş olduğumuz gibi, geçen yıllarda, İstanbulun önde gelen üç takımı, taraftarlarının da beklentileri doğrultusunda, yatırımlarının önemli bir kısmını futbola yapıyorlardı. Bu da normal bir durumdu çünkü halk futbol istiyordu. (“Lan adi teresler! Hadi o kadar yatırım yaptınız futbola da ne başarı elde ettiniz bugüne kadar?” diye soru sorup, hepsini sopadan geçiresim var o başka.)
Fakat 2000’li yıllara gelindiğinde Fenerbahçe takımında basketbolun gündeme geldiği çok açık görülüyor. Bunda Aziz Yıldırımın rolünün olduğunu pek düşünmüyorum. Bu vizyona sahip bir kişi olmadığı çok açık. Türk sporunun ve Fenerbahçenin kendisinden bir an önce kurtulmasını diliyorum. Kendisi Türk sporuna gelmiş, geçmiş en zararlı kişilerden birisidir. Bu zararlı tümörün bir an önce Türk sporundan alınması gerektiğini düşünüyorum. (Neyse. Bu apayrı ve upuzun bir yazının konusu.) Basketbol vizyonuna sahip ve işi bilen birisinin bu işin arkasında olduğunu tahmin ediyorum.
1966-67 sezonundan 2005-06 sezonuna kadar geçen sürede sadece bir kez şampiyonluk kazanabilmiş olan Fenerbahçe, 2005-06 sezonunda bu yana geçen 11 sezonda yedi kez şampiyon olmayı başardı. (Bir kez de final oynadı.)
Ülkede gösterilen bu başarının bir de Avrupa ayağının olması da zaten beklenen bir sonuçtu. Zaten, sanıyorum Fenerbahçede basketbola yapılan yatırımlar özellikle Avrupa’da yaşanacak başarılar içindi.
İlk olarak 1998-99 sezonunda Euroleague’e ayak basan Fenerbahçe Basketbol Takımı, ikinci defa katılmayı başardığı 2006-07 sezonundan sonraki ilk sekiz sezon, Avrupa’nın bu bir numaralı liginde bir çeyrek final haricinde bir başarı elde edemedi. (Bu arada Fenerbahçe son 11 sezonda Euroleague’e katılmayı başardı.) Bu durum, özellikle Avrupa’da başarı bekleyenler için yeterli değildi ve 2013-14 sezonunda Fenerbahçe takımı belki de en büyük transferini gerçekleştirdi: Sırp koç Željko Obradović. Željko Obradović’in kariyerinde “başarı” haricinde bir şey görmek pek mümkün değil. Oyunculuğu süresince de birçok başarıya imza atmış olan Željko Obradović’in, Fenerbahçeye gelene kadar sekiz adet Euroleague şampiyonluğu bulunuyordu. (İnanılmaz bir rakam bu.)
Željko Obradović, Fenerbahçedeki ikinci sezonunda Euroleague’de dörtlü finallere kalmayı başardı, üçüncü sezonunda Euroleague’de final oynamayı başardı. (2016 Euroleague finalinde hakemin bariz hatasıyla kupayı CSKA Moskova’ya kaptırdı.) Fakat Željko Obradović, bir sonraki sezon olan 2016-17 sezonunda, Fenerbahçeyi mutlu sona ulaştırmayı başardı. Fenerbahçe Basketbol Takımı bu sefer finalde Olympiakos’u yenerek şampiyon oldu.
Çekemeyen çekemesin, zoruna gidenin de zoruna gitsin, kıskanan da kıskansın. (Ha, niye çekemez bunu insanlar, bunu da anlamak zor. Sen de takımını kur, git sen de şampiyon ol. “Fanatizm körlüğü” başlığı da ayrı bir yazının konusu.) Bunların hiçbiri şu gerçeği değiştirmez: Fenerbahçe Basketbol Takımı, Türkiye basketbol tarihindeki en büyük başarıyı elde etmiştir. Bu durum da bize sadece mutluluk ve gurur verir. Ha Aziz Yıldırım olmasaydı muhakkak daha güzel olurdu, daha memnun olurduk ama işte her gülde diken olması da dünyanın gerçeklerinden birisi.
Fenerbahçe Kulübü, 2000’li yılların başlarından beri, basketbola yapmış olduğu yatırımların karşılığını Avrupa’da da almış oldu. Can-ı gönülden tebrikler!
NBA haricinde basketbol hakkında yazı yazmak pek adetim değildi ama hem bu başarının gözden kaçırılması biraz ayıp olurdu hem de sevdiğim bir arkadaşımın ricasını yerine getirmemiş olurdum.
Vakit probleminden dolayı NBA yazılarımıza da ara vermek zorunda kaldık. Aklımda NCAA ve 2017 NBA Draft yazıları var. Fakat vakit bulmak biraz zor oluyor.