2016-17 Euroleague Şampiyonu Fenerbahçe
18 Tue Jul 2017
Posted basketbol, Euroleague, fiba
in18 Tue Jul 2017
Posted basketbol, Euroleague, fiba
in30 Wed Dec 2015
Tags
2015 Avrupa Basketbol Şampiyonası, 2015 Avrupa Basketbol Şampiyonu, Almanya, Berlin, dirk nowitzki, Enes Kanter, Ergin Ataman, EuroBasket 2015, fransa, Hırvatistan, Jose Calderon, Letonya, Lille, Marc Gasol, Montpellier, Pau Gasol, Ricky Rubio, Riga, Serge Ibaka, Zagreb, İspanya
Kısaca EuroBasket 2015 diyeceğimiz, 2015 Avrupa Basketbol Şampiyonası geçtiğimiz günlerde sona erdi. (Önceki şampiyona yazıları için: Eurobasket 2013 ve Türkiye, Eurobasket 2011, Eurobasket 2011 – Türkiye, Eurobasket 2011 – Son)
Avrupa Basketbol Şampiyonasına 2015 yılına kadar hep bir ülke ev sahipliği yapmıştı. 2015 yılında bu durumda köklü bir değişiklik oldu ve turnuvaya dört ülke ev sahipliği yaptı: Almanya (Berlin), Fransa (Lille, Montpellier), Hırvatistan (Zagreb) ve Letonya (Riga). Bu uygulama bana çok ama çok saçma gelse de turnuva bu şekilde oynandı ve sona erdi. Grup maçları dört farklı ülkede oynanırken; son 16, çeyrek final, yarı final, final ve diğer sıralama maçları Fransa’nın Lille şehrinde oynandı.
20 Eylül 2015 tarihinde oynanan final karşılaşmasını, rakibi Litvanya’yı 80-63 gibi farklı bir sonuçla geçen İspanya kazanarak tarihindeki üçüncü şampiyonluğuna ulaştı. Böylece İspanya son dört turnuvanın üçünde (2009, 2011 ve 2015) şampiyon olmayı başardı. (2013 yılındaki şampiyonada da üçüncü oldular.)
Aşağıda İspanya’nın şampiyona karnesi yer alıyor:
1999 – İkinci
2001 – Üçüncü
2003 – İkinci
2005 – Dördüncü
2007 – İkinci
2009 – Şampiyon
2011 – Şampiyon
2013 – Üçüncü
2015 – Şampiyon
İstatistikten de görülebileceği gibi İspanya son 15 yılda Avrupa basketbolunda fırtına gibi esiyor diyebiliriz. İspanya’nın ilk şampiyonluğunu da 2009 yılında almış olması da oldukça ilginç bir not.
İspanya takımının 2015 yılı şampiyona kadrosunda NBA oynayan sadece bir oyuncu bulunuyordu: Emektar Pau Gasol (Chicago Bulls). İspanya takımı, NBA’de oynayan; Jose Calderon (New York Knicks), Marc Gasol (Memphis Grizzlies), Serge Ibaka (Oklahoma City Thunder), Ricky Rubio (Minnesota Timberwolves) gibi oyuncularından yoksun olmasına rağmen çeyrek finalden itibaren turnuvaya ağırlığını koyarak ezici bir üstünlükle şampiyon olmayı başardı.
Pau Gasol 35 yaşında olmasına rağmen 19’luk delikanlılara taş çıkartacak bir performans sergiledi. Hem turnuvanın en değerli oyuncusu seçildi hem de 25,6 sayı ortalamasıyla turnuvanın sayı kralı olmayı da başardı. (2,3’lük blok ortalamasıyla da aynı zamanda blok kralı oldu.) Turnuvanın yarı finalinde, ev sahiplerinden birisi olan Fransa ile oynanan ve uzatmaya giden maçta Pau Gasol 40 sayı ve 11 ribaunt ile oynayarak tarihe geçti. Maçı, takımına adeta tek başına 80-75 kazandırmayı bildi.
Turnuvaya toplam 24 takım katıldı. Takımlar ilk turda altı takımdan oluşan dört gruba ayrıldılar. İlk tur grup maçlarında ilk dörde giren takımlar son 16’ya kaldılar. Bundan sonraki turlar tek maç üzerinden oynandı.
Peki bizim milli takımımız turnuvada ne yaptı? Bu turnuvaya katılmak için eleme maçları oynamadık. Bazı ülkeler turnuvaya katılmak için para veriyorlar ve normalde katılmaya hak kazanamadıkları halde belli bir miktar para yatırarak FIBA’ya başvuru yapıyorlar ve beklemeye başlıyorlar. FIBA, bu ülkelerin önceki yıllardaki durumlarına ve ülkedeki basketbol izlenme durumlarına vb. bakarak bazı takımları turnuvaya dahil ediyor. Buna “wild card” deniyor. Türkçede “özel davetiye” şeklinde de nitelendiriliyor bu kavram. Bana son derece saçma gelen bu sistem sayesinde EuroBasket 2015’e katılma hakkı kazanmış olduk.
İlk tur grup maçlarında B grubunda yer aldık ve tüm maçlarımızı Almanya’nın Berlin şehrinde oynadık. İlk tur grup maçlarına oldukça iyi başladık. Turnuvanın ilk maçında, en son 58 yıl önce yenebilmiş olduğumuz İtalya’yı 89-87 yenmeyi başardık. Ama sonra normale döndük ve bizden beklenen sonuçlar aldık. İkinci maçımızda güçlü İspanya’ya 104-77 gibi acı bir farkla yenildik. Üçüncü maçımızda Dirk Nowitzki’li Almanya’yı 80-75 mağlup etmeyi başardık. Dördüncü maçımızda Sırbistan’a 91-72 yenildik. (Bu Sırplar’a yenilmek çok ağırıma gidiyor, sormayın gitsin.) Beşinci ve son maçımızda zayıf İzlanda’yı uzatma sonucunda zor da olsa 111-102 yendik ve B grubunda dördüncü sırayı alarak son 16 turuna kaldık.
05.09.2015 İtalya 87 – 89 Türkiye
06.09.2015 Türkiye 77 – 104 İspanya
08.09.2015 Almanya 75 – 80 Türkiye
09.09.2015 Türkiye 72 – 91 Sırbistan
10.09.2015 Türkiye 111 – 102 İzlanda (uzatma)
Son 16 turuna kalmayı başardık ama son 16 turunda A grubunun birincisi güçlü Fransa ile eşleştik. Son 16 maçında güçlü Fransa’ya 76-53 ile yenilerek turnuvaya 14. olarak veda ettik.
Eurobasket 2015’te final oynamayı başaran İspanya ve Litvanya, 2016 olimpiyat oyunlarına doğrudan katılım hakkı elde ettiler. 3.Fransa, 4.Sırbistan, 5.Yunanistan, 6.İtalya ve 7.Çek Cumhuriyeti 2016 olimpiyatlarına katılmak için eleme maçları oynayama hak kazanmış oldular. Yani Avrupa 14.’sü olmakla 2016 olimpiyatlarına katılım hakkımızı da kaybetmiş olduk.
Turnuva öncesinde maçtan daha çok NBA’de oynayan Enes Kanter’in milli takıma çağrılıp çağrılmaması konuşuldu ve tabii ki Enes Kanter milli takıma çağrılmadı. Enes Kanter’i ben de sevmiyorum ama milli takıma çağrılmaması tam anlamıyla tarihi bir salaklık olarak kayıtlara geçti. Takımın koçu Ergin Ataman dik duramadı, omurgasız olduğunu göstererek Enes Kanter’i takıma çağır(a)madı. “Adam” olmanın cinsiyet meselesi olmadığını binlerce kez görmüştük. Bir de Ergin Ataman’la gördük. Enes Kanter bundan önceki turnuvalara keyfinden dolayı katılmamış ve bu durum hiç de umurunda olmamıştı. Bu sene ne olduysa kıymete bindi. Enes Kanter daha önceki turnuvalara neden katılmamış olduğunu “adam” gibi anlatmazsa kendisine karşı olan gıcıklığım devam edecek.
Her neyse. Sonuçta hak etmeden katılmış olduğumuz bir Avrupa Basketbol Şampiyonasından son 16 turunda elendik. Zaten takımın gücü ve motivasyonu bundan ötesini kaldıracak durumda değildi. Avrupa’da başa oynayabilecek bir basketbol milli takımına sahip değiliz. Bunu sahada da görmüş olduk. Bize de NBA öncesi bir eğlence oldu. Birkaç milli maç izlemiş olduk.
Son olarak çeyrek final ve yarı final maçlarını yazarak yazımızı bitirelim:
Çeyrek Final
15.09.2015 Fransa 84 – 70 Letonya
15.09.2015 İspanya 73 – 71 Yunanistan
16.09.2015 Sırbistan 89 – 75 Çek Cumhuriyeti
16.09.2015 İtalya 85 – 95 Litvanya (uzatma)
Yarı Final
17.09.2015 Fransa 75 – 80 İspanya (uzatma)
18.09.2015 Sırbistan 64 – 67 Litvanya
Üçüncülük
20.09.2015 Fransa 81 – 68 Sırbistan
Final
20.09.2015 İspanya 80 – 63 Litvanya
28 Mon Sep 2015
Tags
2015 Avrupa Basketbol Şampiyonası, Almanya, Berlin, EuroBasket 2015, fransa, Hırvatistan, Letonya, Lille, Montpellier, Pau Gasol, Zagreb, İspanya
Kısaca EuroBasket 2015 diyeceğimiz, 2015 Avrupa Basketbol Şampiyonası geçtiğimiz günlerde sona erdi. (Önceki şampiyona yazıları için: http://maksatsporolsun.blogspot.com.tr/2013/09/eurobasket-2013-ve-turkiye.html, http://maksatsporolsun.blogspot.com.tr/2011/09/eurobasket-2011.html)
Avrupa Basketbol Şampiyonasına 2015 yılına kadar hep bir ülke ev sahipliği yapmıştı. 2015 yılında bu durumda köklü bir değişiklik oldu ve turnuvaya dört ülke ev sahipliği yaptı: Almanya (Berlin), Fransa (Lille, Montpellier), Hırvatistan (Zagreb) ve Letonya (Riga). Bu uygulama bana çok ama çok saçma gelse de turnuva bu şekilde oynandı ve sona erdi. Grup maçları dört farklı ülkede oynanırken; son 16, çeyrek final, yarı final, final ve diğer sıralama maçları Fransa’nın Lille şehrinde oynandı.
20 Eylül 2015 tarihinde oynanan final karşılaşmasını, rakibi Litvanya’yı 80-63 gibi farklı bir sonuçla geçen İspanya kazanarak tarihindeki üçüncü şampiyonluğuna ulaştı. Böylece İspanya son dört turnuvanın üçünde (2009, 2011 ve 2015) şampiyon olmayı başardı. (2013 yılındaki şampiyonada da üçüncü oldular.)
Aşağıda İspanya’nın şampiyona karnesi yer alıyor:
1999 – İkinci
2001 – Üçüncü
2003 – İkinci
2005 – Dördüncü
2007 – İkinci
2009 – Şampiyon
2011 – Şampiyon
2013 – Üçüncü
2015 – Şampiyon
İstatistikten de görülebileceği gibi İspanya son 15 yılda Avrupa basketbolunda fırtına gibi esiyor diyebiliriz. İspanya’nın ilk şampiyonluğunu da 2009 yılında almış olması da oldukça ilginç bir not.
İspanya takımının 2015 yılı şampiyona kadrosunda NBA oynayan sadece bir oyuncu bulunuyordu: Emektar Pau Gasol (Chicago Bulls). İspanya takımı, NBA’de oynayan; Jose Calderon (New York Knicks), Marc Gasol (Memphis Grizzlies), Serge Ibaka (Oklahoma City Thunder), Ricky Rubio (Minnesota Timberwolves) gibi oyuncularından yoksun olmasına rağmen çeyrek finalden itibaren turnuvaya ağırlığını koyarak ezici bir üstünlükle şampiyon olmayı başardı.
Pau Gasol 35 yaşında olmasına rağmen 19’luk delikanlılara taş çıkartacak bir performans sergiledi. Hem turnuvanın en değerli oyuncusu seçildi hem de 25,6 sayı ortalamasıyla turnuvanın sayı kralı olmayı da başardı. (2,3’lük blok ortalamasıyla da aynı zamanda blok kralı oldu.) Turnuvanın yarı finalinde, ev sahiplerinden birisi olan Fransa ile oynanan ve uzatmaya giden maçta Pau Gasol 40 sayı ve 11 ribaunt ile oynayarak tarihe geçti. Maçı, takımına adeta tek başına 80-75 kazandırmayı bildi.
Turnuvaya toplam 24 takım katıldı. Takımlar ilk turda altı takımdan oluşan dört gruba ayrıldılar. İlk tur grup maçlarında ilk dörde giren takımlar son 16’ya kaldılar. Bundan sonraki turlar tek maç üzerinden oynandı.
Peki bizim milli takımımız turnuvada ne yaptı? Bu turnuvaya katılmak için eleme maçları oynamadık. Bazı ülkeler turnuvaya katılmak için para veriyorlar ve normalde katılmaya hak kazanamadıkları halde belli bir miktar para yatırarak FIBA’ya başvuru yapıyorlar ve beklemeye başlıyorlar. FIBA, bu ülkelerin önceki yıllardaki durumlarına ve ülkedeki basketbol izlenme durumlarına vb. bakarak bazı takımları turnuvaya dahil ediyor. Buna “wild card” deniyor. Türkçede “özel davetiye” şeklinde de nitelendiriliyor bu kavram. Bana son derece saçma gelen bu sistem sayesinde EuroBasket 2015’e katılma hakkı kazanmış olduk.
İlk tur grup maçlarında B grubunda yer aldık ve tüm maçlarımızı Almanya’nın Berlin şehrinde oynadık. İlk tur grup maçlarına oldukça iyi başladık. Turnuvanın ilk maçında, en son 58 yıl önce yenebilmiş olduğumuz İtalya’yı 89-87 yenmeyi başardık. Ama sonra normale döndük ve bizden beklenen sonuçlar aldık. İkinci maçımızda güçlü İspanya’ya 104-77 gibi acı bir farkla yenildik. Üçüncü maçımızda Dirk Nowitzki’li Almanya’yı 80-75 mağlup etmeyi başardık. Dördüncü maçımızda Sırbistan’a 91-72 yenildik. (Bu Sırplar’a yenilmek çok ağırıma gidiyor, sormayın gitsin.) Beşinci ve son maçımızda zayıf İzlanda’yı uzatma sonucunda zor da olsa 111-102 yendik ve B grubunda dördüncü sırayı alarak son 16 turuna kaldık.
05.09.2015 İtalya 87 – 89 Türkiye
06.09.2015 Türkiye 77 – 104 İspanya
08.09.2015 Almanya 75 – 80 Türkiye
09.09.2015 Türkiye 72 – 91 Sırbistan
10.09.2015 Türkiye 111 – 102 İzlanda (uzatma)
Son 16 turuna kalmayı başardık ama son 16 turunda A grubunun birincisi güçlü Fransa ile eşleştik. Son 16 maçında güçlü Fransa’ya 76-53 ile yenilerek turnuvaya 14. olarak veda ettik.
Eurobasket 2015’te final oynamayı başaran İspanya ve Litvanya, 2016 olimpiyat oyunlarına doğrudan katılım hakkı elde ettiler. 3.Fransa, 4.Sırbistan, 5.Yunanistan, 6.İtalya ve 7.Çek Cumhuriyeti 2016 olimpiyatlarına katılmak için eleme maçları oynayama hak kazanmış oldular. Yani Avrupa 14. olmakla 2016 olimpiyatlarına katılım hakkımızı da kaybetmiş olduk.
Turnuva öncesinde maçtan daha çok NBA’de oynayan Enes Kanter’in milli takıma çağrılıp çağrılmaması konuşuldu ve tabii ki Enes Kanter milli takıma çağrılmadı. Enes Kanter’i ben de sevmiyorum ama milli takıma çağrılmaması tam anlamıyla tarihi bir salaklık olarak kayıtlara geçti. Takımın koçu Ergin Ataman dik duramadı, omurgasız olduğunu göstererek Enes Kanter’i takıma çağır(a)madı. “Adam” olmanın cinsiyet meselesi olmadığını binlerce kez görmüştük. Bir de Ergin Ataman’la gördük. Enes Kanter bundan önceki turnuvalara keyfinden dolayı katılmamış ve bu durum hiç de umurunda olmamıştı. Bu sene ne olduysa kıymete bindi. Enes Kanter daha önceki turnuvalara neden katılmamış olduğunu “adam” gibi anlatmazsa kendisine karşı olan gıcıklığım devam edecek.
Her neyse. Sonuçta hak etmeden katılmış olduğumuz bir Avrupa Basketbol Şampiyonasından son 16 turunda elendik. Zaten takımın gücü ve motivasyonu bundan ötesini kaldıracak durumda değildi. Avrupa’da başa oynayabilecek bir basketbol milli takımına sahip değiliz. Bunu sahada da görmüş olduk. Bize de NBA öncesi bir eğlence oldu. Birkaç milli maç izlemiş olduk.
Son olarak çeyrek final ve yarı final maçlarını yazarak yazımızı bitirelim:
Çeyrek Final
15.09.2015 Fransa 84 – 70 Letonya
15.09.2015 İspanya 73 – 71 Yunanistan
16.09.2015 Sırbistan 89 – 75 Çek Cumhuriyeti
16.09.2015 İtalya 85 – 95 Litvanya (uzatma)
Yarı Final
17.09.2015 Fransa 75 – 80 İspanya (uzatma)
18.09.2015 Sırbistan 64 – 67 Litvanya
Üçüncülük
20.09.2015 Fransa 81 – 68 Sırbistan
Final
20.09.2015 İspanya 80 – 63 Litvanya
11 Thu Sep 2014
Tags
2014 Basketbol Dünya Kupası, 2014 FIBA Dünya Basketbol Şampiyonası, ABD, Amerika Birleşik Devletleri, fiba, fransa, litvanya, sırbistan, İspanya, İspanya 2014
İspanya 2014 Basketbol Dünya Kupasında sona doğru yaklaşıyoruz. Çeyrek final maçları tamamlandı ve geriye dört takım kaldı. Şimdi bu maçları bir inceleyelim.
Amerika Birleşik Devletleri – Litvanya
Litvanya üstün bir oyunla çeyrek finalde bizi elemişti. (73-61) Kazanmayı hak edemediğimiz bir maç oynadık Litvanyaya karşı. Bizim zaten etimiz, budumuz belliydi. Litvanya birinci lig takımıysa, biz de ikinci lig takımı gibiydik. Belki yine bir şansımız olabilirdi ama Litvanya üç sayılık isabetlerini abarttı. 10/19 (%52,6) ile oynadılar. Bu, hiç normal bir istatistik değil. Bu isabet oranıyla Amerika Birleşik Devletlerini bile sarsarlar. Bizse maçta üç sayılıklarda da bizden beklenildiği gibi davrandık. 3/18 (%16,7) ile oynadık. Bu isabet oranıyla turnuvada hiçbir takımı yenemezsiniz. Sonuçta maç bittiğinde pek bir sürpriz olmadı ve beklenildiği gibi elendik. Basketbol dünya kupasında çeyrek final oynayabilmek bile bizim için fazla bana göre.
Amerika Birleşik Devletleri çeyrek finalde Slovenyayı eledi. Slovenya maçı “kaybetmedi”. Amerika Birleşik Devletleri karşısında biraz direnir gibi oldular ama maçın ikinci yarısında resmen perişan oldular. “Dağıldılar” yani tek kelimeyle. Amerika Birleşik Devletleri takımında her oyuncu sayı atmayı başardı. Maçı 119-76 kazandılar. 100 sayı barajını 19 sayıyla geçmiş olmak olağan dışı bir durum. Bu maçta da beklenen oldu ve Amerika Birleşik Devletleri yarı finale çok kolay bir şekilde çıktı.
Peki Litvanya – Amerika Birleşik Devletleri maçı ne olur? Tahminlerim pek tutmasa da düşündüklerimi yazmaya çalışayım. Amerika Birleşik Devletleri karşısında hata yapma lüksünüz yok. Cezanızı anında kesiyorlar. Başa başa giden maçı beş dakika içerisinde koparabiliyorlar. Amerika Birleşik Devletlerinin tek dezavantajı rakiplerini küçümsüyor olmaları ve bundan dolayı maç konsantrasyonlarının azalması. Litvanya dış şutlarda bizim maçtakine yakın bir isabet oranı sağlarsa Amerika Birleşik Devletleri sarsabilir ve büyük bir sürprize imza atabilir. Unutmayalım ki Amerika Birleşik Devletleri takımı Amerika Birleşik Devletlerinin çıkarabileceği ideal takım değil. Evet oldukça iyiler ama çok da iyi değiller. Bir soğuk duşa ihtiyaçları var. Litvanya da eski Litvanya değil ama dünyada Amerika Birleşik Devletlerini elemeye aday birkaç takımdan birisi.
Fransa – Sırbistan
Sırbistan çeyrek finalde Brezilyayı eledi. Bu cümlenin şaşıracak bir tarafı yok ama “Sırbistan, Brezilyayıy 84-56 yendi.” derseniz buna şaşırılır. Sırbistan özellikle ikinci yarıdaki oyunuyla Brezilyayı sahadan sildi. Sırbistan 22/37 (%59,5) isabet oranıyla oynadı. Bu oranla oynarsanız Amerika Birleşik Devletleri de dahil yenemeyeceğiniz takım yok. Brezilya savunmada sorunlar yaşayıp, Sırbistan da bunun cezasını kesince araya böyle farklı bir sonuç çıkmış oldu.
Gelelim turnuvanın sürprizine. Dün gece oynanan maçta Fransa inanılmaz bir şekilde İspanyayı hem de kendi evinde elemeyi başardı. İspanyanın 2/22’lik (%9,1) üç sayı isabet oranını saymazsak maçtaki mevzu istatistik değil, konsantrasyondu. (Fransa üçlüklerde 6/24 – %25 ile oynadı. O da çok iyi değil di yani.) Fransa maçın başından sonuna kadar konsantrasyonunu kaybetmedi. Oyundan kesinlikle kopmadı. Tüm hücumlarında 24 saniyeyi sonuna kadar kullanma taktikleri işe yaradı. Hatta birçok hücumda 24 saniyeyi geçirerek topu kaybettiler. İspanya tek kelimeyle “uyuz” gibi oynadı. “Biz çok iyiyiz ulan! NBA’de bir sürü oyuncumuz var. Amerika Birleşik Devletlerini yenebilecek tek takım da biziz. Saha avantajımızla da sizi zaten döveriz.” rahatlığı ve kibri bu sonucu doğurdu. Yani bir İspanyol olsaydım dün İspanya milli takımına ciddi küfür ederdim. Bu kadar motivasyonsuzluk, bu kadar rahatlık olmaz yani. Fransa kimsenin beklemediği bir şekilde İspanyayı, İspanya’da hem de 65-52 gibi bir skorla eleyerek yarı finale kaldı.
Peki yarı finalde ne olur? Sırbistan mı Fransa mı? Yani bu öyle bir maç ki, sonucu hakkında bir yorum yapmak çok zor. Turnuvanın uzatmaya giden ilk eleme maçı olmaya kuvvetli bir aday. Sırbistan yine %60’lık şut isabetiyle oynarsa Fransaya da en az 20 fark atar. Ama Fransa savunmasının bu kadar kolay pozisyon verebileceğini sanmıyorum ben. Fransa İspanya karşısındaki motivasyonunu Sırbistan karşısında da sergilerse ortada izlenecek nefis bir maç olacak demektir. Her iki takımın elenmesi gibi bir ihtimal olamayacağına göre, “Sırbistanın finale kalması daha az hoşuma gider.” gibi oldukça siyasi bir cümleyle de yazıyı bitirelim.
09 Tue Sep 2014
Tags
2014 FIBA Dünya Basketbol Şampiyonası, ABD, Amerika Birleşik Devletleri, Brezilya, fiba, fransa, litvanya, Slovenya, sırbistan, Türk Milli Basketbol Takımı, Türkiye, İspanya, İspanya 2014
İspanya’da düzenlenen Dünya Basketbol Şampiyonası’nda geriye sadece sekiz takım kaldı. Yani çeyrek finallere geldik. Çeyrek final eşleşmeleri aşağıdaki gibi oldu:
Slovenya – Amerika Birleşik Devletleri (09.09.2014)
Litvanya – Türkiye (09.09.2014)
Fransa – İspanya (10.09.2014)
Sırbistan – Brezilya (10.09.2014)
Milli takımımız Avustralya’yı son saniyelerde Emir Preldžić’in atmış olduğu inanılmaz üçlükle 65-64 yenerek çeyrek finale çıkmıştı. (Böyle maçlar izlemek çok nadir nasip oluyor insana.) Yukarıdan da görülebileceği gibi çeyrek finaldeki rakibimiz Litvanya oldu.
Litvanya çok sağlam bir takım. Ama bizim bildiğimiz o çok güçlü eski Litvanya sahada yok. D grubunun liderlik maçında Slovenya’yı zor da olsa 67-64 geçerek grubu lider tamamladılar. Fakat bu grupta Avustralya’ya yenildiler. Ben de şöyle düşünüyorum: Litvanya oldukça güçlü bir ekip ama Avustralya bu takımı yenebilmişse biz de yenebiliriz. Şansımız çok az ama yine de yarı finale çıkabilmemiz mümkün. Oyuncularımızın kendilerini aşmaları gerekiyor. Grup maçında Amerika Birleşik Devletleri’ne karşı oynadığımız oyunu Litvanya’ya karşı oynayabilirsek bir şansımız olabilir. Litvanya FIBA dünya sıralamasında dördüncü, Türkiye ise yedinci sırada.
Milli takımımız iyi bir takım değil. Ama önce gelen birçok milli takım kadrosu gibi hayattan bezmiş durumda değiller. Yüreklerini sahaya koyuyorlar ve çok iyi mücadele ediyorlar. İşte bu özellikleri çok hoşuma gidiyor. Bu şekilde yenilsek de sorun değil. Umarım bu mücadele azimlerinin yanı sıra takıma daha genç yetenekler de katılır ve daha büyük başarılar elde ederiz. Genç erkek basketbol milli takımımızın bu yıl Avrupa şampiyonu olduğunu unutmayalım. (https://temizspor.wordpress.com/tag/avrupa-18-yas-alti-basketbol-sampiyonasi/) Arkadan gelenlerde iş var yani. Sadece bunları bir araya tutturacak bir zamk lazım. Bu da teknik heyete düşen iş.
Özetle; her ne kadar hak etmeyerek katılmış olsak da 2014 Basketbol Dünya Şampiyonası’nda öyle ya da böyle çeyrek finaldeyiz.
Bu arada bahsetmeden geçemeyeceğim: Litvanya deyince aklımıza hemen SSCB dönemlerinden kalma Sabonis, Kurtiniatis, Marciulionis geliyor normal olarak. SSCB takımının bel kemiğini oluşturuyordu bu isimler bir zamanlar. Elemanların Litvanya asıllı olduklarını da ancak 1990’lı yıllarda öğrenebilmiştik. Bize göre o zamanlar SSCB’de oynayan herkes katıksız “Rus”tu. (Hatta “Rus”, bir zamanlar küfür olarak kullanılırdı.) Bunların yanında bir Ukrayna asıllı Volkov vardı SSCB takımında. (Neyse bunu uzatırsak yazı bitmez. Yaşımız da ortaya çıkar. Hey gidi günler be!)
Gelelim diğer eşleşmelere:
Slovenya – Amerika Birleşik Devletleri
Şu anki Amerika Birleşik Devletleri takımı NBA liginin ancak üçüncü yedeği olabilecek bir takım. Yani çok iyi durumda değil. Yani neden NBA’in yıldızları ülkelerinin milli takımlarına gelmek istemezler bunu bizim anlamamız zor. (Bunun psikolojik tahlilini bir başka yazıya bırakmayı düşünüyorum.) Fakat Amerika Birleşik Devletleri, buna rağmen turnuvanın en iyi takımı durumunda. Slovenya da iyi bir takım fakat Amerika Birleşik Devletleri kadar değil. Şöyle diyelim: Slovenya milli takımında NBA’de oynayan bir oyuncu var. Amerika Birleşik Devletleri milli takımında ise 12 tane. (Hepsi yani.) Slovenya, Amerika Birleşik Devletleri’ni en iyi ihtimalle zorlar ama bence yıkamaz. Amerika Birleşik Devletleri, FIBA dünya sıralamasında birinci, Slovenya ise 13. sırada.
Fransa – İspanya
Oldum olası turnuvaların ev sahiplerine uyuz olmuşumdur. Gerek saha ve seyirci avantajlarının haksız yere onların -normal olarak- lehlerine olması, gerekse turnuvaya “hak etmeyerek” katılmış olmaları bu duygularımı tetikler. Hemen ilk turda elenmelerini temenni ederim. İspanya’ya bakışım da bu şekilde ama herifler gerçekten çok iyiler. Fransa da iyi bir takım ama İspanya’nın yanına yaklaşamaz. Hele ki Tony Parker da Fransa’da artık oynamıyor. Dolayısıyla maçın favorisi de bence İspanya. Grup maçlarında aynı grupta yer alan bu iki takımın yaptıkları maçı İspanya 88-64 kazanmıştı. E saha ve seyirci avantajının da İspanya’nın lehine olduğunu düşünürsek “İspanya yarı finale kalır.” diyebiliriz gibi görünüyor. Bu arada turnuvada Amerika Birleşik Devletleri’ni ciddi olarak zorlayabilecek tek takımın İspanya olduğunu düşünüyorum ben. Hatta Amerikalılar’a çok soğuk bir duş bile aldırabilirler. Bakalım’ göreceğiz. Fransa FIBA dünya sıralamasında sekizinci, İspanya ise ikinci sırada.
Sırbistan – Brezilya
Çok ortada bir maç bu. Bu iki takım da aynı grupta yer almıştı ve grup maçını Brezilya 81-73 kazanmıştı. Ben Brezilya’nın bir adım önde olduğunu düşünüyorum. Temennim de Brezilya’nın yarı finale kalması. Sırbistan da güçlü bir ekip ama onlar da eski Sırbistan değiller. Brezilya FIBA dünya sıralamasında onuncu, Sırbistan ise 11. sırada.
Öyle ya da böyle birbirinden güzel dört adet çeyrek final maçı bizi bekliyor bugün ve yarın.