![](https://temizspor.wordpress.com/wp-content/uploads/2011/01/f1374-nba_logo.jpg?w=300)
Hayır hayır. Değerlendirmemizin futbolla alakası yok. Özellikle ülkedeki, birçok sebepten dolayı, en az 10 yıldır, artık bana hiç tat vermeyen bizim futbol ligimizle hiçbir alakası yok. Ben bir NBA “ilk yarı” değerlendirmesi yapmaya çalışacağım aşağıda.
E, elin heriflerinde bir “ilk yarı” kavramı yok ama şu sıralar takımların kimi 42., kimi de 40. maçlarını oynadıkları için NBA sezonunun ilk yarısı geçti/geçiyor denebilir. Bir sezonda -“play-off”lar hariç- koca bir Amerika kıtası üzerinde 82 maç yapmak için de nasıl bir insan azmanı olmak, nasıl bir kondüsyona sahip olmak lazım çok kafam almıyor bunu Ankara-İstanbul otobüs yolculukları sonrası pestili çıkan birisi olarak. Bizde maçlar haftalık olarak hafta sonlarında yapılır. Burda ise maçların haftada 3-4 tane yapıldığı hiç de az değil. Misal; Orlando’da çıkıyorsun. Biniyorsun uçağa. Önce Los Angeles Clippers, sonra Los Angeles Lakers, sonra Sacramento Kings, sonra da Golden State Warriors ile bir haftada maçları oynayıp, Orlando’ya geri dönüyorsun. Sadece bunun uçak yolculuğu bile adamı haşat etmeye yeterli. Los Angeles’tan Sacramento’ya da en az bir saatlik bir uçuş var. Bazen iki deplasmanı arka arkaya oynuyorsun. Benim kondüsyon kavramıma yerleşmiyor bu mesele. Zaten takımların son deplasman maçlarındaki performanslarına dikkat ederseniz oyuncularda şu mantığı çok rahat görebilirsiniz: “Yemişim maçını adamım! Maç bitse de bir an önce eve gidip, uyusak.” =)
![](https://temizspor.wordpress.com/wp-content/uploads/2011/01/1a9d5-nba_playoffs.jpg?w=300)
Bu sene NBA oldukça heyecanlı geçiyor. Uzun zamanlar bu şekilde “denk” takımların yer aldığı, bir ya da birkaç takımın domine etmediği bir sezon hatırlamıyorum. San Antonio Spurs’ün şimdiye kadar gösterdiği olağanüstü (35 G, 6 M) performans haricinde kalan diğer takımların galibiyet-mağlubiyet oranları birbirine çok yakın. Kaldı ki San Antonio Spurs de yenilmez değil. (Bir Michael Jordan’lı Chicago ya da Kobe’li, Shaq’lı Lakers değiller.) Bunu da yapılan maçların sonuçlarında görebiliyoruz.
Bilindiği gibi NBA’de bir “Doğu Konferansı”, bir de “Batı Konferansı” var. Doğudan ve batıdan sekizer takım “play-off”lara kalıyorlar. Doğu ve Batı’nın şampiyonları da finali oynuyor.
![](https://temizspor.wordpress.com/wp-content/uploads/2011/01/bc4d0-eastern_western_conference.jpg?w=300)
Doğu Konferansı’nda -bence- iddiası olan dört takım var. Bunlar zaten şu an ilk dördü oluşturuyor. (Boston Celtics, Miami Heat, Chicago Bulls ve Orlando Magic) Kanımca bunların arasında şansı en fazla olan takımlar Boston Celtics ve Miami Heat. Boston Celtics çok iyi bir takım ama yaş ortalaması oldukça yüksek. Bir de oyun kurucuları Rajon Rondo sakatlandığı zaman takım ne yaptığını bilemez hale geliyor. Miami Heat’te de her koçun takımında görmek isteyeceği üç kişi var: Lebron James, Dwane Wade ve Chris Bosh. Bu üçlünün yanına istediğinizi koyun, çok fazla bir şey farketmeyecektir. Bir de Lebron James ve Dwane Wade’in “play-off” performansları mükemmel seviyede oluyor genellikle. Bu seneki “play-off”larda önceki yıllardaki performanslarını aşacaklarını sanıyorum. Çünkü yeni ve iyi bir takımdalar. Herkes kendilerinden bir şampiyonluk bekliyor. Misal; Lebron, Cleveland Cavaliers’te oynarken kimsenin bir şampiyonluk beklentisi yoktu takımdan. Takımın finale çıkması herkes için yeterliydi ve hatta takıma göre çok fazlaydı bu başarı. Aynı şekilde Dwane Wade geçen sene Miami Heat’te ve Chris Bosh da Toronto Raptors’ta oynarlarken kimse, bir şampiyonluk beklentisi içerisinde değildi. Ama bu sene öyle değil.
Batı Konferansı’nda da bence üç aday var: San Antoinio Spurs, Los Angeles Lakers ve Oklahoma City Thunder. Bunlardan San Antoino Spurs’ün bu seneki performansı çok şaşırtıcı. Takıma sezon başında gelen bir yıldız ya da yapılan bir başka sürpriz transfer olmadığı halde takım bu sene hakikaten “takım” gibi oynuyor. Bu da şansını artırıyor. Oklahoma City Thunder’ın da şansı var ama bu takımı ben daha çok tecrübesiz buluyorum. Hem yeni kurulan bir takım olması hem de kadrosunun çok tecrübeli olmamasından dolayı çok şans vermiyorum bu takıma. (2008 yılında Seattle Supersonics takımı yerini Oklahoma City Thunder’a bıraktı. Bana çok anlamsız geldi bu. NBA’de küme düşme yok ama böyle garip abidik-gubidikler var. ABD işte. Bu şekilde daha fazla para kazanacaklarını düşünmüşlerse, ondan böyle bir adım atmışlardır.) Bu üçlüden bence şansı en fazla olan, burun farkıyla Los Angeles Lakers. Şu ana kadar çok iyi görünmüyorlar ama bu takımda Kobe Bryant gibi bir süper nova var. Kobe şu sıralar eski performansından uzak ama kafası atarsa, “play-off”larda üç maç arka arkaya 45 sayı atarak takımını şampiyon yapabilir. Ne zaman, ne yapacağı belli olmayan, rakipler için patlamaya hazır bir bomba kendisi. Bir de, kritik yerlerde sahne alan, en kritik, stresi bol zamanlarda ortaya çıkan, “Oha be! Nasıl attı lan o basketi hayvan herif!?” dedirten emektar Derek Fisher var bu takımda. O yüzden Batı’nın şampiyonunun Los Angeles Lakers olacağını sanıyorum ben.
![](https://temizspor.wordpress.com/wp-content/uploads/2011/01/e1f9f-kobe_and_lebron.jpg?w=155)
Final de dolayısıyla Los Angeles Lakers vs. Miami Heat arasında olur gibi düşünüyorum. Finali de Miami Heat’ın alacağını sanıyorum. Finallerde Lebron’un Kobe’yi “döveceğini” düşünüyorum. Bir de Lakers’ta Dwane Wade’e eşlenik bir adam göremiyorum.
Bir başka düşüncem de şu: Orlando Magic’e gelen üç transferin (Gilbert Arenas, Hidayet Türkoğlu ve Jason Richardson) form grafikleri istikrarlı değil. Bu üçlü, istikrar sağlayabilirlerse Miami Heat’i zorlarlar. Ama bu şekliyle devam ederlerse Miami Heat’i sadece “accık” zorlarlar, o kadar.
![](https://temizspor.wordpress.com/wp-content/uploads/2011/01/6e865-miami_heat.jpg?w=122)
Not: Benim bu sonuç tahminlerim genelde tutmaz ama yine de bir tahminde bulunayım dedim. Yıllar öncesinin Spor-Toto’sunda en fazla 11 tutturabilmiş biri olarak yukarıdaki bilgilere göre bahis oynamayın sakın. Oynarsanız da payımı isterim. =))